17 Ocak 2013 Perşembe

SIRADIŞISIZLIK



Sadece iki tat kalmıştı avuçlarımda; 
biri hiçbir benzetilenine benzemeyen ve avucuma ininceye kadar başka bir yere değmeyen kar tanesinin avucumda bıraktığı his,
diğeri ise biraz sonra tüm vücuduma yayılacak olan kar tanesini yolundan etmenin pişmanlığı..
Amansız karanlıkta kalpler denizden daha durgun,
gece gözlerini açmış düşkünleri izler..
Keşke duyularımızı da  kalbimiz kontrol etse.
O kar tanesini eritmemek için elimi soğutur,
eve götürünce dolapta saklar,
dolabı kilitleyip anahtarı yutar ve dolabın karşısına geçip ben açıncaya kadar beni orada o şekilde bekleyecek kar tanesinin hayalini kurardım..
Sabah düsmanıydı hayallerin..
İlk ışığı gören son hayal diğerlerinin elinden tutup hayal zincirini geride, karanlıkta bırakırdı.
Gelmeyip geçen ömrün ölümcül yavaş trafiğinde,
sen bile beni anlamıyorsun!
Ayni yere bakan dört göz ama iki tanesi açık, donmuş kalmış..
Birisinin gelip tek elle ikisini birden kapatmasını bekliyor..
Akıntının su arttıkça aşındırdığı dere yatağı gibi,
düştüm, sürüklendim, gidecegim yeri merakla bekledim.
Sonunda hiç görmediğim çok büyük bir yere vardım.
Vardım da bitti mi sandın?
Orada da tutunamadım, yine sürüklendim..
ve hala..
Kim bilir kaç altı saniye daha sürecekti bu böyle..
Bir kaç saniye daha düşündüm olmayacaktı bu böyle.
Ve bir daha da düşünmedim..